Yakın Tanıklıklarla Tenten ve Doğu
Bu yazıyı profesyonel alt yapısından yararlanan ama dünyada çok az kişinin yapma şansına sahip olduğu biçimde Doğu Çankaya’ya ve işine en yakından tanıklık edebildiği için bu tanıklığından yola çıkıp yazabilecek bir kişi olarak yazıyorum. Durduğum nokta bir ayağımı nesnel akademik bilgide, diğer ayağımı öznel bir evrende tutma lüksünü ve sorumluluğunu bana veriyor. Çünkü Doğu, işlerinin felsefesini hiç yapmasa ve haklarında açıklayıcı bilgileri nadiren verse de onun düşünme biçimlerine, Tenten serisi özelinde işlerin ortaya çıkışında tetikleyici olabilecek arka plan bilgilerine ve gelişim süreçlerine birinin ışık tutmaya çalışması gerektiğine inanıyorum.
Tenten serisi Doğu’nun 2020 yılında başladığı bir resim grubunun genel adı. Kağıt üzerine yaptığı aynı temalı onlarca çizimi saymazsak, Tenten ana başlığı altında 2021’in Mayıs ayına kadar üç alt gruba ayırdığı seksen bir yağlıboya resim yaptı.
Genel izleyici için çok yaşamsal ayrımlar olmasa da Doğu’nun zihninde en ufak bir varyasyon grupları birbirinden ayırıyor. Aynı anda birden çok resme başladığı ve süreci bir bütün olarak ele aldığı için genellikle seriler ve alt seriler (gruplar) halinde çalışıyor. Bugüne kadar bir şövale ya da bir duvar önünde tek bir resim yaptığını görmedim. Kendisi bir resim bitmeden bir diğerine geçmeyen ressamlardan değil. Hızlı ve çoklu düşündüğü için üretimi de bu paralelde oluyor.
Resimlerini genellikle yere yan yana dizdiği kağıtlar üzerine, etraflarında dönerek, aynı anda birden çoğuna müdahale ederek yapıyor. Bu yöntemi onu ilk tanıdığım Kadıköy Yoğurtçu Parkı’ndaki atölyesinde sık sık uygulardı. Benzer biçimde çalışmayı şu anda Tenten’leri ürettiği Bodrum’daki atölyesinde de sürdürüyor. Bu yöntemin ona, işleri beraber görme ve bütünsel düşünme olanağı verdiğine inanıyor. Bu bilgiyi bana doğrudan vermedi; formal bir ortamda yaptığı bir konuşmanın tanıklığına dayanarak aktarıyorum.
Tenten aracılığıyla kendi geçmişiyle bir bağ kurmuş olabilir. Tommiks Teksas’tan Zagor’a, Kızıl Maske’den Judas’a birçok çizgi romanı çocukluğunda elinden bırakmadığını duymuştum. Ama kanımca Tenten’e dönmesinin bir sıfır noktası varsa orası Paris’tir.
2013’ten başlayarak 2020 Covid-19 salgınına kadar her yıl düzenli olarak, üç beş günlük turistik gezilerin ötesine geçmeye özen gösterdiğimiz süreleri Paris’te geçirdik. Gerçi Doğu için herhangi bir yere iki ya da üç haftalık gidişler asla yeterli değil, kaldı ki Paris’e hiç yetmez çünkü orada kalmayı, kendine günlük yaşam rutinleri oluşturmayı ve yaptıklarında süreklilik kazanmayı yeğleyen bir yapısı ve öyle bir arzusu var. Yine de her seferinde kentin sokaklarını, günlük yaşam alışkanlıklarını ve tabii kültür mekanlarını aralıksız tavaf ettik. Her seferinde zihninde yeni pencerelerle, üretimle ve proje fikirleriyle döndü.
2015 yılında Paris’in üçüncü bölgesinde yer alan Le Carreau du Temple’da bir çizgi roman fuarına gidişimiz Tenten serisine ilham olmuş olabilir diye bir spekülasyon yapacağım. Fuarda yayıncılar, sahaflar ve tabii çizerler kendilerine yoğun ilgi gösteren izleyicilerle buluşuyordu. Önümüzdeki çizgi roman dünyasının zenginliği ve karşılanma biçimi gerçekten etkileyiciydi. Bu sahnenin Doğu’nun zihnine işlediğini düşünüyorum.
Çizgi romanın tarihi ve etrafında dönen tartışmalar yirminci yüzyılın başına kadar gidiyor. 1920’lerde Tenten’in yazarı Hergé’nin öncülük ettiği ve Brüksel Ekolüne bağlı sonraki çizgi roman sanatçılarının popülerleştirdiği ligne claire (temiz çizgi)[1] olarak ifade edilen hikaye anlatıcılığı stili bu tarihçede yer tutuyor. 1929’da Le Vingtième Siècle adlı Belçika gazetesine Tenten’i çizmeye başlayan Hergé (gerçek adı Georges Prosper Remi) 1946’da yirmi dört maceradan oluşan Tenten kitaplarını yayınlamaya başlıyor. 2021’e gelindiğinde, Doğu basılmış olan yirmi dört maceranın tamamını kütüphanesine koyup her birini bir biçimde resimlerinde onurlandırmıştı.
Yüksek kültüre ait olmayan çizgi roman geleneği modernist bakış açısı tarafından kabul görmediği uzun bir süreç yaşıyor. Bu süreçte küçük görülüyor; “karşı-sanat” olarak adlandırılıyor; sanata değil ama belki edebiyata yakın olabileceği tartışılıyor. Birçok eleştirmen resimsel özelliğine rağmen çizgi romanın temelde anlatısal edebi metinlere yakın olduğunu savunuyor. Maurice Horn ve Will Eisner bu isimlere örnek sayılabilir. Sterling North ve Wolfgang Fuchs gibi eleştirmenler ise çok daha sert biçimde çizgi romanı “zehirli bir mantar” ya da “güçlerini ve piyasa üzerindeki denetimlerini genişletmek isteyen birkaç gazete patronunun aleti” olarak tanımlıyorlar.[2]
Görsel sanatlar açısından bakarsak 1960’larda Batı’da Roy Lichtenstein ve takip eden yıllarda başka sanatçıların da bu dünyaya başvurduğunu görüyoruz. Doğu’nun çok sevdiği Keith Haring ve Jean Michel Basquiat ile beraber Joyce Pensato, Kenny Sharf ve Takashi Murakami bu bağlamda anılabilir.[3] 1970’lerle birlikte sanat ve sanat tarihi çalışmalarında çizgi roman bir inceleme konusu olarak görülmüyor olsa da popüler kültür, iletişim çalışmaları ve tabii kültür araştırmaları kapsamında incelenmeye başlıyor.
Doğu Tenten’i ele alırken kendi katmanlarını yaratıyor. Seri, Doğu’nun karakteristik soyut çizgilerini, sıklıkla resimlerinde yer verdiği orijinal figürleri de içeriyor. Ayrıca, 2012’de yaptığı “dogū” sergisinin ana figürü olan Japon Jōmon dönemi (MÖ 14.000 - MÖ 300) insansı dogū heykelciğine ait çizim ve kolajları barındırıyor. Sonuç; tanınmış bir çizgi romandan kareler, kimi arka planlarda sanat tarihinin büyük ustalardan birinin resimlerinin fotokopileri, çıkartmalar, toplu iğneler gibi malzeme asamblajları, kendi çizimlerinden kolajlar ve Doğu’nun imzası haline gelen dogū figürü Tenten serisinin görsel unsurlarını oluşturuyor.
Tenten klasik bir çizgi roman; kelimeyi Türk Dil Kurumu’nun tanımı doğrultusunda “üzerinden çok zaman geçtiği hâlde değerini yitirmeyen, türünde örnek olarak görülen eser” anlamında kullanıyorum. Öyküler 20. Yüzyıl ortasında geçse de faklı zaman ve çevrelere uyarlanabilecek, farklı okuyucu gruplarının içinde kendini bulabileceği türden. Bugün moda olan herhangi bir akımı temsil etmiyor, zamansızlığı ve sevilebilirliği klasik oluşundan.
Doğu bu zamansız karakteri ve taşıdığı çağrışımları seriyi oluşturan resimlerin tanımlayıcı ögesi haline getiriyor, ancak bunu yüksek perdeden yapmıyor. Tenten’i, yazarını, farklı kuşaklardan gelen okuyucu kitlesini onurlandırarak kendi yaratı alanında dahil ediyor; yeni bir kitleyi davet ediyor. Bunu yaparken her şeyden önce kendi resmini oluşturuyor, kendi sözünü söylüyor. Tenten ve diğer her unsur bu söze aracı oluyor.
Bence ortaya çıkan sonuç aynı Tenten’in maceralarında olduğu gibi yalnızca belirli bir yaş, coğrafya ya da konumdaki izleyiciye hitap etmeyen, herkesin kendi kazısını yapabileceği ve kendi açısından anlamlandırabileceği bir resim serisi olarak kendini gösteriyor. Bu da seriyi Doğu Çankaya resminin temel özelliklerinden birçoğunu bir araya getiren özgün bir yapıt grubuna dönüştürüyor.
[1] Ligne claire (temiz çizgi), aynı kalınlıkta, belirgin ve güçlü çizgilerin kullanıldığı, tarama yapılmayan, kontrastın düşürüldüğü ve gölgelere fazla yer verilmeyen çizim tekniğidir. https://comicbookgraphicdesign.com/comic-art-terms-ligne-claire/
[2] Çizgi roman tarihi ve etrafında şekillenen tartışmalar hakkında referans olarak kullandığım kitap: Sanat Karşısında Çizgi Roman, Bart Beaty, 2017, Yapı Kredi Yayınları
[3]Artsy görsel kültür yazarı Jaqui Palumbo, 7 Artists inflenced by cartoons or Comics https://www.artsy.net/article/artsy-editorial-7-artists-influenced-cartoons-comics